Tecrübeler Toprak olmayacak!

Domuzlar Şehre İndi, Çakallar Sohbete Geldi!

30.10.2010 16:34

 

Efendim bir kaç gün önce televizyon ekranlarından ve yazılı basından Denizli’de aç kalan domuzların gece dağdan şehre indiğini, gün doğunca gizlenecek yer bulamadıkları için dıpdızlak ortada kaldıkları ve sağa sola kaçıştıklarını, insanlar için nasıl tehlike yarattıklarını gördük. Şükür ki kazasız belasız etkisiz hale getirildiler.

Eskiden bende domuz avına giderdim ama şimdilerde avcılığı bırakalı çok oldu. Arada bir silahlarımı yıkar yağlar kenarında köşesinde barut kokusu kalmışsa içime çeker eski günleri hatırlarım. Domuz avı hikâyelerini çok dinledim ve domuz avlarına çok katıldım. Tabi ki çok domuz gördüm ama tepelemek kısmet olmadı!

Avcılık spor maksatlı yapılan pahalı bir hobidir. Çoğu kez dağ bayır gezilir, dönüşte av torbalarında ya mantar olur ya muşmula! Zamanla av hayvanlarına karşı tutumumu değiştirdim acıma duygum ağır bastı ve silahımı rafa kaldırdım.  

Şimdilerde olta balıkçılığı yapıyoruz, genellikle Yenikapı Tekirdağ arasında ki bölgelerde avlanırım. Sazancı bir arkadaşım çektiği fotolarda ki doğal döngüyü internet sayfalarında gördükçe; gözlerimin önüne, eskiden kara avında olduğu gibi, dağ bayır eteklerindeki akarsu başlarında yediğimiz yemekler ettiğimiz sohbetler geliyor ve insan özeniyor tabi.

Uzun yıllar sonra ilk defa üç beş arkadaş tatlı suya, turna avına gitmeye karar verdik. Hazırlıklarımızı bir gece konaklamasına göre yapmıştık. Gece ıssız ve sessiz yerde konaklayacağımız için yanımıza av tüfeklerini de almıştık. Ne olur, ne olmaz! Yukarıdaki gibi domuz sürüsü içinde kalmakta var tabi!

Akşam olmadan av sahamıza arabanın altını vura vura geldik! Bir yandan kamp yerine yerleşme düzeni kuruyor, bir taraftan gece ateş için odun toplanıyordu. En tecrübelileri olduğum için, olta takımlarını ben düzenliyordum.

Velhasıl kerim akşam karanlığı çökmeden ben, turna sahtesi silikon yemle ikinci atışımda 50 cm boyunda bir turna aldım. Bunun üzerine iştaha gelen ekip, tüm işlerini yarıda bırakıp hurra göle olta atmaya başladı. Ama nafile, olup olacağı bir tane turna aldık.

Evden getirip ateş üzerinde ısıttığımız toprak güvecin kokusu tüm ormana yayılmıştı… Saat 22.00 suları akşam yemeğimizi yedik başladık sohbete. Avcı arkadaşlarım bilir, bu camiada anlatılacak çok şey buluyor insan. Vaktin nasıl geçtiğini anlamadık. Saat çoktan gece yarısını geçmişti ama sohbet halen devam ediyordu.

Tesadüf bu ya içimizde Trabzonlu Mahmut kardeşim tam sohbete girecek, yakınımızda ki bir çakal başlıyor ulumaya ve ona cevap karşı tepeden aynı şekilde geliyordu. Mahmut bir an susuyor elini ormana doğru kaldırıp “Hele bir susun mübarek hayvanlar, bende lafımı bitireyim daa” diyordu.

Ve hep birlikte başlıyorduk gülmeye… Sohbetin en heyecanlı yerinde çakal durmadan uluyordu. Efendim avcı olan arkadaşlarımız bu çakalların leşçi olduğunu, artık, peşinde gezdiklerini iyi bilirler. Hele ki bunları aranıza alıp sıkıştırdığınızda ortalığa pis bir koku yayarlar. Bu yüzden genellikle sürü halinde gezerler! Leş yiyen pislik hayvanlardır. Ne zaman kamp yerinden biraz ayrılsanız tilki ile çakal kamp içindeki nevaleler için dalaşırlar! Tilki kurnaz hayvandır ve parsayı çakallara pek kaptırdığı görülmemiştir.

Hazır yeri gelmişken size konuyla alakalı internette bulduğum küçük bir fıkra anlatayım:

 Çakal müdür olursa

Dişi aslan bir ağacın altında uyurken tilki gizlice gelip dişi aslanla akraba olur!!.
Aslan uyanınca erkek aslanın yanına gider ve ona sorar. Erkek aslan duruma
oldukça şaşırmıştır. Çok sinirlenip kükrer:
"Bütün hayvanları toplayın, suçluyu bulup onu mahfedecegim"
Bütün hayvanlar toplanır, aslan "kim yaptıysa bunu elini kaldırıp öne
çıksın" diye kükrer ama hiçbiri ses çıkarmaz.
Derken toplantıya geciken çakal kosarak gelip arka sıralara yerlesir ve
tilkiye "ne oluyor" diye sorar. Tilki de "Aslan kral ormana bir müdür arıyor
meraklısı varsa elini kaldırıp öne çıksın diyor" deyince zavallı çakal hemen
elini kaldırıp öne çıkar.
Aslan herkesi gönderir ve akabinde çakalı sabaha kadar yatak odasında alıkoyar(!) Çakal sabah perişan halde yalpalaya yalpalaya yürürken tilkiyle karsılaşır. Tilki hafif
gülümser ve ekler:
"Bak, bir müdür oldun yürüyüşün bile değişti.."

 —Sohbetin en heyecanlı yerinde bir el silah sesi ile irkildik ve ardından O. çakalın acı acı ulumasını duyduk! Mahmut, karanlığın içinden elinde salladığı çakalın kuyruğu ile sürekli aynı şeyi söyleye söyleye yanımıza geldi! “KODİM… daaa, KODİM… daaa…!

Şimdi ne zaman sohbeti bozmak için sahte kimlik kullanan birini görsem, aklıma; kuyruk acısı çeken bu çakal ve onu destekleyen kendi gibi kimliksiz uluyan çakallar geliyor! Hani bir atasözümüz vardır “iki kişi konuşurken üçüncüye bk yemek düşer” diye; işte çakalların en belirgin özelliğidir bu! Sohbete sonundan girerler ve aslan kardeşin müdürü olurlar(!)

Yalpalamaları geç kaldıklarından...

Kuyruk acıları iki kişi konuşurken sohbeti bozmalarındandır!

Ben bunu örnek olsun diye anlattım! Konuya çakal gibi “en son” değil “Misafir” gibi zamanında gelsinler başımızın üstünde yerleri var!

30 Ekim 2010 Çarşamba.

Not: Resminin kaldırılmasını isteyen (O.) çakallar ciddiye alınacaktır!

Sitede ara